Kanser Hastalıklarında Fitoterapi

  • Anasayfa / Genel / Kanser Hastalıklarında Fitoterapi
Kanser Hastalıklarında Fitoterapi

Kanser Hastalarında Fitoterapi

Fitoterapi bütün tedavi yöntemleri arasında belki de en eski ve en çok kullanılmış olan tedavi yöntemidir. İnsanlık bu dünyada var olduğu zamandan beri gerek hayvanları gözleyerek, gerekse yaşanan tesadüfleri değerlendirerek bir çok hastalığın tedavisinde bitkileri kullanmaya başlamıştır. Hipokrat zamanına kadar bu tedavi yöntemi bir sistematiğe oturtulmamış, ancak Hipokrat tıbbı bir sistematiğe oturtup bütün çağlar boyunca kendisine layık görülen tıbbın babası ünvanını almıştır. Kendi zamanında bu bilgileri ‘’Corpus Hipokraticum’’ isimli ansiklopedik eserinde toplamış, ancak maalesef bu eser bir bütün olarak günümüze kadar gelememiştir. Hipokrat’ın sistematiğine ilerleyen zamanlarda Yunani tıb sistematiği denmiş olup, dört unsur, dört element, dört hılt prensibini ortaya koymuştur. Dört unsur; sıcak, soğuk, ıslak, kuru, dört element; ateş, su, toprak, hava, dört hılt: kan, safra, safra ve balgamdır. Hastalıkları da bu nesneler arasındaki dengesizlikle açıklamaya çalışmıştır. Tedavide kullandığı en önemli unsurlar da hep bitkiler olmuştur. Karsinom ismini ilk defa bir meme kanseri için kullanan ve kanserin tedavisi konusunda da birçok konuda olduğu gibi çağları aşan aforizmasını ortaya koymuştur. ‘’Kanser cerrahi ile asla kesin olarak tedavi edilemez, belki beslenme ve tıbbi bitkilerle tedavi edilebilir’’ demiştir. Daha sonra oluşturduğu Yunani tıb geleneği İslam alimleri tarafından da kabul edilmiş ve kullanılmış olup, en büyük islam hekimi kabul edilen İbn-i Sina da bu geleneği takip etmiş, katkıda bulunmuş ve geliştirmiştir.

Gerek Hipokrat (MÖ:460-370), gerek ibn-i Sina (MS:980-1037) ve gerekse zaman dilimi olarak bunların arasında kalan Galen (MS:129-216) gibi büyük hekimler tedavide hep bitkileri kullanmışlardır ve bunlar bugünkü anlayışa göre en iyi fitoterapi hekimleridir. Bundan yüzyıl öncesine kadar da hekimler tedavilerinde ana unsur olarak sürekli bitkileri kullanmışlardır. Oluşturdukları reçeteler ve bitkilerin bilgisi zamanla unutulmaya yüz tutmuşsa da şükür ki günümüzde özellikle Çin, Hindistan ve Almanya gibi yabancı ülkelerde ve ülkemizde tekrar esaslı bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde bu tedavi şekli 2014 yılında çıkarılan bir yönetmelikle düzenlenmiş ve fitoterapiyi kimlerin uygulayabileceği yazılı kurallara bağlanmıştır. Bu konuda yetki hiçbir branşa tahsis edilmemiş, belli bir branşın uktesine verilmemiştir. Sağlık Bakanlığının sertifikalı eğitimlerine katılan her hekim bu tedavileri her tür hastalıkta gerek yardımcı tedavi ve gerekse asıl tedavi unsuru olarak kullanabilme hak ve yetkisine sahiptir.

Günümüzde fitoterapi yukarıda belirttiğim minvalde hemen her tür hastalığın, özellikle de kronik hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Bu kronik hastalıklar arasında en başta kanserler, romatizmal hastalıklar gelmekle birlikte beynin demans, epilepsi, Parkinson, Alzheimer gibi enflamatuar hastalıkları, böbrek ve karaciğer hastalıkları, barsak hastalıları ve birçok hastalık mevcuttur. Bu bağlamda kanser hastalıkları konusunda bitkilerin kullanılması ayrı bir önem arz etmektedir.

Kanser hastalıklarında bitkiler gerek yardımcı ve tamamlayıcı veya gerekse asıl tedavi olarak kullanılabilir. Yardımcı olarak kullanımda tedavinin etkinliğini artırma, yan etkileri hem klinik ve hem de laboratuar düzeyinde azaltma, nüks ve metastazları engelleme ve azaltma en önemli unsurlardır. Ayrıca bitkiler kanser yükü fazla olan aile ve kişilerde kemopreventif olarak kullanılabilecek yegane araçlardır. Nükslerin önlenmesi ve metastazların azaltılmasında kanser kök hücrelerin (uyuyan hücre, dorman hücre) imha edilmesinde de en önemli ve belki de yegane araçlarımızdır. Ayrıca kemoterapi ve radyoterapi almak istemeyen hastalarda da çeşitli mekanizmalarla tek başlarına tedavi dahi sağlayabilmektedirler. Bütün bunların dışında ve üstünde olarak konvensiyonel yöntemlere dirençli (kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi) hastaların tedavisinde de kullanılabilecek ve kullanıldığında tedaviye ciddi katkı sağlayabilecek diğer hemen bütün yöntemlerden (metronomik tedavi, hipertermi vs) çok daha üstün özelliklere sahiptirler.

Kanser tedavisinde kullanılan bitkiler çok sayıda ve çeşitlidirler. Her bir kanser hastalığında hastanın kullandığı diğer ilaçlar ve hastalıklar da göz önüne alınarak farklı türde bitkiler kullanılmaktadır. Lakin bu bitkilerin, bugün konvensiyonel ilaçların da kullandığı birçok yolak üzerinden etki etmelerini sağlayan ortak özellikleri de vardır. Bu özelliklerden kısaca bahsedecek olursak;

  • Bitkilerin birçoğu angiogenezisi (yeni damar oluşumu) engelerler. Aynı safa (Calendula officinalis), Zerdeçal (Curcuma longa) gibi
  • Hemen tamamı kan şekerini değişik mekanizmalarla düşürürler. Isırgan (Urtica dioica), Sinirli ot (Plantago majus)
  • Birçok bitki antifungal, anti bakteriyel ve antiviral özelliklere sahiptirler. Sarı kantaron (Hypericum perforatum), Melisa (Melissa officinalis)
  • Bu bitkilerin çoğu özellikle kanser hücrelerini çeşitli hücre içi yolakları kullanarak apopitozise sürükler
  • Kanser kök hücreleri imha ederek nüks ve metastazları önler
  • Birçoğu çeşitli seviye ve şekilde detoks özelliklerine sahiptir. Deve dikeni (Silybum marianum), Enginar (Cinara scolymus)
  • Hormon bağımlı kanserlerde aktif hormon metabolitlerinin oluşmasına engel olabilirler. Aslan pençesi (Alchemilla vulgaris), Yakı otu (Epilobium parviflorum)
  • Hemen hepsi antiinflamatuar özelliklere sahiptir. Meyan kökü (Glycyrrhiza glabra), Söğüt (Salix alba)
  • Hemen hepsi iyi birer antioksidandır. Yeşil çay (Camellia sinensis), Sumak (Rhus coriaria)

 

Bunlar dışında kanser tedavisinde kullanılan bitkilerin birçoğunun kendine ait kendine özgü özellikleri de vardır. Hatta bazı bitkiler kanser hastalarında hem hastalık öncesi ve hem hastalık sırasında çok görülen depresyon, anksiyete gibi psikolojik durumları düzeltebilmekte, bazı bitkiler kanser mikro çevresindeki fibrotik aktiviteyi azaltabilmekte ve engelleyebilmektedirler. Bazı bitkiler özellikle kanser hücreleri ilen mücadelede vücudun en önemli hücreleri olan doğal öldürü hücreleri (NK) hem sayı ve hem de fonksiyon olarak aktive edebilmektedir.

Bütün bu özellikler bir araya geldiğinde ve fitoterapiden bir cüz olan beslenme durumunun düzeltilmesi de buna eklendiğinde hastalar hakikaten bitkilerden mucizevi bir şekilde yarar görebilmektedir. Bitkilerden kanser tedavisinde optimum şekilde faydalanabilmek için bu tedavileri iyi bilen bu konuda yetkin ve etkin hekimlerden yardım almak çok önemli olmakla birlikte alınan diğer konvansiyonel tedaviler sonrası genel durum iyice bozulmadan, yeme içmeden kesilmeden bu tedavilere başlamak ve sabırla, düzenli bir şekilde kullanmak gerekmektedir. Yiyip içmesi bozulmuş bir hastanın özellikle kanser tedavisinde fitoterapiden fayda görme ihtimali yok denecek kadar azdır. Bu durum hastalığın evre ve grade’inden bağımsız bir olgudur. Hatta vücudun bağışıklığını düzenleyip ameliyat sırasında oluşabilecek inokülasyonlara bağlı metastazlara karşı dahi ameliyattan önce bir süre fitoterapi almaları çok elzemdir.

Öyleyse ez cümle, kanser hastası tedavide fitoterapiden beklenen faydayı görmek istiyorsa fitoterapiyi son seçenek olarak görmemeli, hastalık kritik çizgiyi aşmadan ve yemekten içmekten kesilmeden önce bitkilere gönlünü açmalı çok geç kalmadan bitkileri kullanmaya başlamalıdır. Bütün kanser hastaları bilmeli ki; doğru yerden, doğru bitkilerle, doğru hazırlanıp verilen fitoterapiden muazzam bir fayda temin edecektir.

Dr. Rıdvan Yıldız

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir